24 Şubat 2009 Salı

TOPKAPI SARAYI


Fatih Sultan Mehmed tarafından 1478'de yaptırılan Topkapı Sarayı, Sultan Abdülmecit’in Dolmabahçe Sarayı'nı yaptırmasına kadar yaklaşık 380 sene Devletin idare merkezi ve Osmanlı sultanlarının resmi ikametgâhı olmuştur.

Kuruluş yıllarında yaklaşık 700.000 m.² lik bir alanda yer alan Saray'ın bugünkü alanı 80.000 m.² dir.Topkapı Sarayı, Saray halkının Dolmabahçe, Yıldız ve diğer saraylarda yaşamaya başlaması ile birlikte boşaltılmıştır.

Padişahlar tarafından terk edildikten sonra da içinde birçok görevlinin yaşadığı Topkapı Sarayı önemini hiç kaybetmemiştir. Saray zaman zaman onarılmıştır. Ramazan ayında padişah ve ailesi tarafından ziyaret edilen Mukaddes Emanetler Dairesi'nin her yıl bakımının yapılmasına ayrı bir özen gösterilmiştir.

Topkapı Sarayı'nın ilk defa, adeta bir müzeymiş gibi ziyarete açılması Sultan Abdülmecid (1839–1861) dönemine rastlar. O dönemin İngiliz elçisine Topkapı Sarayı Hazinesi'ndeki eşyalar gösterilir. Bundan sonra Topkapı Sarayı Hazinesi'ndeki eski eserleri yabancılara göstermek gelenek haline gelir ve Sultan Abdülaziz (1861–1876) zamanında, ampir üslupta camekânlı vitrinler yaptırılır, Hazine'deki eski eserler bu vitrinler içinde yabancılara gösterilmeğe başlanır.

Sultan II. Abdülhamid (1876–1909) tahttan indirildiği sıralarda Topkapı Sarayı Hazine-i Hümayun’un Pazar ve Salı günleri olmak üzere halkın ziyaretine açılması düşünülmüşse de bu gerçekleşememiştir.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün emriyle 3 Nisan 1924 tarihinde halkın ziyaretine açılmak üzere İstanbul Âsâr-ı Atika Müzeleri Müdürlüğü'ne bağlanan Topkapı Sarayı önce Hazine Kethüdalığı, sonra Hazine Müdüriyeti adıyla hizmet vermeye başlamış ve nihayet Topkapı Sarayı Müzesi Müdürlüğü adıyla hizmet vermeye devam etmektedir.

1924 yılında bazı ufak onarımlar yapılarak, ziyaretçilerin gezebilmeleri için gereken idari önlemler de alındıktan sonra, Topkapı Sarayı, 9 Ekim 1924 tarihinde Müze olarak ziyarete açılmıştır. O tarihte ziyarete açılan bölümler Kubbealtı, Arz Odası, Mecidiye Köşkü, Hekimbaşı Odası, Mustafa Paşa Köşkü ve Bağdad Köşkü'dür.

21 Şubat 2009 Cumartesi

GÜZEL TÜRKÇEMİZ...

Kaynaklar Türk dillerinin yazılı metne dayalı tarihlerini 7.-9. yüzyıl Orhun Türkçe'sine kadar uzandığını Türkiye Türkçesinin ise, Anadolu'ya göç eden Oğuzların 11. yüzyıldan sonra kendi üzerine kurdukları yazı dili ile başladığını belirtmektedir.

Cumhuriyet döneminde dil konusuna çok değer veren Atatürk, Türk Dil Kurumu'nu, Türk Dili Tetkik Cemiyeti adıyla 12 Temmuz 1932'de kurdurmuştur.Ne yazık ki Osmanlı'nın son yılları ile Cumhuriyet'in ilk yıllarında tırmanan yabancı hayranlığı (özellikle Fransız, İngiliz hayranlığı) dolayısıyla Türk dilindeki yozlaşma bugünün Türkiye'sinde de akıl almaz bir hızla devam etmektedir.

Yaklaşık 14 asırlık bir geçmişe sahip Türk diline bu günün Türkiye'sinde ne kadar sahip çıkılmaktadır bir göz atalım;Yazılı basında en fazla satılan gazetelerde dahi imlâ hataları bulunmaktadır. Görsel basın ise evlere şenlik. Müzik programı sunan kızımız inciler saçıyor "Sıradaki parça bilmem kim için geliyo, kendine iyi bak, öpüyorum bye".

Genellikle kelimenin sonundaki "r" harfi yutulur. "bye" kelimesi ise İngilizce. İşte bir diğeri "ya çok şekersin yaaaaa, valla çok şekersin", "inanmıyorum".Amerikan dizi ve filmlerinden bazı cümleler!! "Kendine iyi bak", söyler misiniz kişi kendisine neden kötü baksın? "Neden arkadaşınla odana çıkmıyorsun?" Amerikalılar genelde soru ifade eden cümleler ile konuşuyorlar bu tarz cümleler bizim dilimize de yerleşti.

Eskiden TRT'nin spikerleri bizleri eğitecek kadar Türkçeye hâkimdi. Hatta bir kelimeyi yanlış söyledikleri zaman maaşlarından kesinti yapıldığı söylentisi yayılmıştı. Ne kadar doğru bilemeyiz ama eski TRT'nin (eski diyorum ne yazık ki bu günkü TRT eski TRT değil) Türkçe konuşma konusundaki titizliğine bugün bile teşekkür borçluyuz.

Adına Fast Food denilen ayaküstü bir şeyler atıştırdığımız (yemek kültürümüz de elden gidiyor) yerlerin isimleri harikadır; "ymc" (yemek ), tıcınac (tıkınak) "yemc" (yemek).Büyük alışveriş merkezlerinin isimleri ise Center'lardan, Home'lardan geçilmiyor.

Bu sıralarda bir yabancı isimle daha tanıştık. 'Outlet Center.' Anlamı, indirim merkezi veya mağazası demekmiş. Geçen gün bir tabela dikkatimi çekti. Şöyle yazıyordu ; "City Emlak". Bir şahıs mağazasının ismine kendi adını vermiş; Shamsi (Şemsi olsa gerek). Bir zamanlar kız çocuklarına Melissa (şimdi Melisa) ismi koymak için mücadele veren aileler vardı. Çünkü Melissa bir yabancı isimdi. Oysa şimdi bu isim o kadar çoğaldı ki. Türk ismi gibi algılanıyor. Bir ünlü pop şarkıcımız seyircisini selâmlarken şöyle diyor; "Çok mersi", (çok Türkçe, Merci Fransızca) "çok teşekkürler ediyorum" (çok, çoğul ifade ediyor, bu yetmezmiş gibi teşekkür kelimesinin sonuna bir çoğul takısı daha ekliyor, ediyorum kelimesine ise söyleyecek bir şey bulamıyorum.)

İstanbul'un bazı semtlerinde dolaşırken asılı tabelalardan kendinizi yabancı bir ülkede zannedersiniz. Özellikle yılbaşı tatilinde gitmeseniz bile kendinizi her hangi bir AB, ABD ülkesinde farz edebilirsiniz.

Merak eden yılbaşında Nişantaşı'na, Beyoğlu'na, Bağdat Caddesi'ne gelsin. Gelelim başkent Ankara'nın caddelerine; Harita üzerinde saydım tam 13 adet yabancı isimli cadde var. (eksik olabilir) İşte bu isimlerden birkaç örnek; Strazburg Cad., J.F.Kennedy Cad. Tunus Cad. Kuveyt Cad. Arjantin Cad. Paris Cad. Simon Bolivar Cad. v.d. Söyler misiniz dünyada kaç ülkede bu kadar yabancı düşkünlüğü vardır? Kaç ülkenin caddeleri bu kadar çok yabancı isimle anılmaktadır? Nedir bu yabancı düşkünlüğü? Yabancı hayranlığı?

Bir de İnternet Türkçesi denilen bir garabet var; Bir kere noktalarınızı unutun. Eğer yazdığınız cümlenin içerisinde ç, ü, ş, ğ, gibi harfler varsa bunları yazamazsınız. Bazı klavyelerde Türkçe karakter bulunmuyor. Yazdığınız mesaj karşı tarafa Türkçe karakterler bozulmuş olarak gidiyor. Yeni nesil "i", yerine "ı", "ş" yerine "s" , "ç" yerine "c", "ğ" yerine "g" yazmayı alışkanlık haline getirdi. Normal karşılıyor.(Lütfen "f" klavye kullanalım ve teşvik edelim)

Bu ise Türkçe açısından çok tehlikeli bir durum. Türkçe yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. İthal malzemelerde Türkçe açıklama mecburiyeti var. Ancak bu pek çok üründe uygulanmıyor. Özellikle kozmetik ürünlerinde dış ambalajlarda Sağlık Bakanlığı izni ve kullanım ile ilgili birkaç açıklayıcı cümle var. İçindeki kullanım kılavuzuna baktığınızda Türkçe dışında pek çok ülkenin dilinde açıklama bulursunuz. Arapçadan Çin’ce ye kadar.

Ancak Türkçe bulamazsınız. Örnek; Philips cep telefonlarının yazılım CD'lerinin tamamı İngilizcedir. Fransızca, Almanca ve diğer AB ülkelerinin dillinde açıklama vardır ancak Türkçe açıklama yoktur. Merak eden araştırsın baksın. Anlaşılan o ki bu ülkelerde Türk dilinin hiçbir önemi yok.İthalat patlamasının yaşandığı 1980 – 2005 yılları arasında bir yetkili çıkıp ithal ürünlerin kılavuzlarında Türkçe açıklama yer almayan ürünlerin satın alınmayacağını ilan edememiştir. Böyle bir standart dayatması yoktur.

Bir Türk şarkıcısı olan Sertap Erener Eurovizyon şarkı yarışmasında sözleri İngilizce yazılmış olan Every Way That I Can... isimli parçayla birinci oldu. 30 yıldır katıldığımız yarışmada Türkiye ne zaman birinci oldu? İngilizce parçayı söyleyince. Ondan sonra neden birinci olamadık çünkü sözler Türkçe idi. Yani bu ne demek? "Ey Türkiye sen bu yarışmada eğer kendi ana dilin ile şarkı söylersen kazanamazsın, gel evrensel bir dil!! olan İngilizce ile söyle ki kazanasın" demek.İngilizce söylersen ve de gözlere hitap edersen!!! ilk üç garanti.En üzücü olanı da bu iyi niyetli!!!Dayatmaya bazı sanatçılardan ve basından da destek gelmesi. Bir milletin dili işte böyle kaybolur.

Dil bir ülkenin kültürüdür. Dil olmazsa millet de olmaz. Yabancı kelimelerle yavaş yavaş yer değiştirmekte olan dilimiz eğer önlem alınmazsa bozulmaya ve özünden ayrılmaya mahkûm olacaktır. Bir milletin ana dili kültür yozlaştırması ile yok edilmeye çalışılmaktadır. Bizde ise insanlar konuşmalarının arasında yabancı kelimeler kullanarak kendi ana diline nasıl kötülük ettiğinin farkında değildir. O, yabancı dil bilgisini karşı tarafa bir üstünlük nişanesi olarak kullanmanın zevkini yaşamaktadır.

Ana dilde eğitim ise başlı başına bir dil cinayetidir. Ana dilde eğitim ne demektir?
Fransa'da ya da İngiltere'de eğitim Türkçe verilmeye başlasın bakalım neler oluyor? Yabancı dil öğretilmesine karşı değiliz ancak ana dilde eğitim Türkçe olur. Yabancı dil eğitimi ayrıca verilir. Ana dil adı üzerinde ana kucağında baba ocağında öğrenilen dil.

Başkalarının dili nasıl ana dilimiz olur? Bu gün dünyada yaklaşık bir milyar insanın değişik ağızlarda Türkçe konuştuğu belirtilmektedir.Böylesine köklü ve zengin bir dili bırakıp kısır batı dillerine yönelmek kendimize ve geçmişimize ihanettir.Lütfen milletce birlik olalım ve oturup bir an düşünelim; BİZ KİMİZ? ve KİM OLARAK YAŞAMAYA DEVAM EDECEĞİZ?

Herkes mükemmel Türkçe uygulayamaz, buna bizler de (bende) dâhiliz. Mutlaka hatalarımız olacaktır. Ancak gayret göstermeli, her gün dağarcığımıza Türkçe ile dilbilgisi ile ilgili yeni bilgiler katmalıyız.

Türkçem paramparça, Türkçem yozlaşmış, Türkçem yabancılaşmış, Türkçem kimliğinden kopmak üzere.

Lütfen... Dilimize sahip çıkalım.



12 Şubat 2009 Perşembe

Hangi Hastalığa;Hangi Yiyecekler...

Doğa bir eczane gibidir! Tahıl, sebze ya da meyvelerde bulunan çeşitli
Maddeler, vitaminler; depresyondan tansiyona birçok hastalığa iyi
gelir. Urfa'nın acı pul biberinin cilde yararlı, teni güzelleştiren
maddeler içerdiğini, İlaçta aspirin neyse, yiyecekler içinde elmanın
da o, olduğunu söyleyen Londra Üniversitesi uzmanlarının hazırladığı
doğal savaş programında hangi hastalığa karşı neler yemeniz gerektiği
anlatılıyor.

GRİP

Satsuma: (Küçük portakal) İçerdiği folik asit ve C vitamini sayesinde
öksürüğü ve kanlı tükürükleri keser. Ayrıca kan pıhtılaşmasına karşı
en etkin doğal yiyecek olduğu için ileri yaşlarda felç ya da kalp
krizi riskini de azaltır.

Tarçın: Yemeklere girmiş olabilecek E-coli bakterisinin vücutta
yayılmasını engeller. Mideyi düzene sokar. Kusmayı engeller. Hatta bal
ya da limon suyuyla birlikte alındığında boğazdaki yanmaları keser.

Hardal: İçindeki singrin maddesi, midenin gaz çıkarmasına yardımcı
olur. Sindirim sistemini düzenler, mide ağrılarını giderir. En fazla
bir çay kaşığı alınmalıdır.

Nane: İçerdiği mentol, midenin normalleşmesine neden olur. Vücuda
giren grip mikrobuna karşı savaştığı gibi, ileri yaşlarda ülsere
yakalanma riskini de azaltır. Nane çayı, baş ağrısı, grip, stres gibi
hastalıkların yanı sıra mide yanmasına da bire birdir.

DEPRESYON

Avokado: Sindirimi çok rahat olan bu meyveyi özellikle yeni doğmuş
bebeklerin ilk maması olarak tavsiye ederiz. İçerdiği E vitamini kalbe
iyi gelir, yüksek potasyum da dinç tutar ve insanı depresyona sokan
uyuşukluluk ve rahatlığı üzerinden atar. Vücudun kolesterol oranını
ayarlar. Teninizin sürekli hücre yenilemesine neden olur. (Zayıflamak
isteyenler dikkat: Yağ oranı bir çikolata kadar yüksek olan avokadoyu
yememenizi öneririz.)

Çikolata: Sütlü çikolataları tercih edin. Çünkü içerdiği kakao yağı,
magnezyum, E vitamini beynin kendisini yenilemesine ve psikolojik
rahatlık sağlamasına yardımcı olur. Migreni olanlar çikolatadan uzak
durmalıdır.

İstiridye: İçindeki demir, sperm sayısını ve insanın seks gücünü
artırır. A, B12 ve C vitaminleri içerir. Beyin için en faydalı yiyecek
olan istiridye, enerji verir. (Dikkat: Kolesterol oranı birçok balığın
iki katıdır.)

Patates: Orta boy bir patates,bir insanın bir gün içinde alması
gereken C vitaminini içerir. Beyindeki serotonin adlı kimyasal
maddenin kendisini yenilemesini sağlar.

İDRAR YOLLARI

Nane: İdrar söktürücü özelliğe sahiptir. İçerdiği mentol, midenin
normal işlevini görmesine neden olur. Vücuda giren grip mikrobunakarşı
savaştığı gibi, ileri yaşlarda ülsere yakalanma riskini de azaltır.
Sabahları mide bulantısını keser. Nane çayı, baş ağrısı, stres gibi
hastalıkların yanı sıra mide yanmasına da bire birdir. Ancak nane
çayını aç karnına değil, tok karnına içiniz.

Elma: İçindeki C vitamini ve pektin oldukça faydalıdır. Kolesterolü
düşürür, sindirim sistemini düzenler ve idrar ve hacet yollarındaki
sorunları giderir.

Kepekli ekmek: B3 vitamini, demir, potasyum ve folik asit içerir. Çok
fazlası idrar yollarına zarar verirken, günde 2 dilim yemek iyi gelir.

ALERJİ

Kayısı: İçindeki betakarotene adlı madde hücrelere saldıran
molekülleri kontrol altına alarak, kanseri önler. Bir kayısı ne kadar
parlaksa, içindeki betakarotene oranı o kadar yüksektir. İçerdiği
kalsiyum ve magnezyum, gırtlak yanmalarını engeller. Kuru kayısıya
rengi bozulmasın diye eklenen sülfür dioksit, astım gibi alerjilere
iyi gelir.

HEMOROİD (BASUR)

Hindistan cevizi: İçerdiği myristin adlı madde kusmayı engeller, basur
tedavisinde birebirdir. (Dikkat! Ancak fazlası basur için
tehlikelidir.)

KARIN AĞRISI

Papatya çayı: Bağırsak yollarında toplanan gazı çıkartır, sindirim
sistemini düzenler, mide ağrısını keser.

KARACİĞER

Enginar: Cynarine adlı madde sayesinde en sert yiyecekleri dahi
sindirimine yardımcı olur. Karaciğer hastalarının yanı sıra romatizma,
artirit ve gut hastalığına yakalananlarla, hamilelere şiddetle tavsiye
ederiz.

Meyan kökü: Dünya üzerinde birçok kabile yüzyıllardır ülser, artirit,
bronşit ve karaciğer rahatsızlıklarına karşı meyan kökünü "doğal ilaç"
olarak kullanır. Adrenalini yükseltir, insanın strese girmesini
engeller, kan basıncını düşürür.

Zerdeçal: Karaciğer rahatsızlıklarının yanı sıra sindirime de yardımcı
olur.

DİŞ

Ekmek: Şekerli yiyecek yenildiğinde içindeki asitler dişlere her 20
dakikada bir saldırır. Ekmek,dişleri korur. Gün boyunca 6 ila 11 dilim
ekmek yiyin.

Meyve: (Her çeşit) Günde 2 ila 4 öğün meyve tüketin.

Sebze: (Her çeşit) Günde 3 ila 5 öğün tüketin.

Yoğurt veya beyaz peynir: Eğer yemekler arası atıştırırken diş
sağlığınızı düşünüyorsanız,kalsiyum deposu olan bu iki yiyeceği tercih
edin.

Muz: Yüksek miktarda karbonhidrat içerir. Zengin bir potasyum
kaynağıdır. Bu mineral, kalbin düzenli olarak çalışmasını ve
tansiyonun düzenli olmasını sağlar.

TANSİYON

Rezene: İçerdiği potasyum sayesinde tansiyonu düzenler. Sağlıklı kan
hücreleri için gerekli olan folik asidi de bol miktarda bulundurur.
Rezene çayı sindirim için iyidir.

Tahıl: Kan damarlarını gevşeten ve rahatlatan bir tür fotosentez
kimyasal maddesi içeriyor. Bu sayede kanın damarlardan daha rahat
geçmesini sağlıyor. Tahıl yemek sebzelere oranla vücutta daha fazla
kalori yakılmasını sağlar. Kalorinin azalması tansiyonu düzenler.

Un: Yapıldığı tahılın besin değerlerini içerir. B vitaminleri, E
vitamini, demir ve magnezyum açısından oldukça zengindir.

Karaciğer: Sağlıklı bir bağışıklık sistemi, cilt ve keskin gözler için
gerekli olan A vitamini açısından zengindir. Küçük bir porsiyonu
günlük A vitamini ve demir ile aylık B12 vitamini ihtiyacını giderir.

SİNDİRİM SORUNLARI

Arpa: İçerdiği kalsiyum ve potasyum gibi mineraller ile B vitamini
vücuda direnç kazandırır.Ayrıca ABD'deki bir araştırma, 6 ay boyunca
her gün arpa ürünü şeylerin yenmesinin kolesterol oranını yüzde 15
düşürdüğünü kanıtladı.

Yoğurt: Günde 150 gram yoğurt vücudun bir günlük kalsiyum ihtiyacını
karşılar. Meyvalı yoğurtlara 3 çay kaşığı şeker eklendiği için şeker
oranları daha yüksektir. Yoğurttaki potasyum, kan basıncı ve kalp
atışlarını düzenler. Midenin yiyecekleri düzenli olarak öğütmesini
sağlar...

KİLO KAYBI

Çikolatalı puding: Bu sayede vücuttaki kan istediği protein ve
mineralleri alır. İngiliz Sağlık Bakanlığı, kilo kaybı yaşayanların
günde 3 kez 1 hafta boyunca puding yemesini tavsiye ediyor.

Peynir: 100 gramında 78 kalori bulunuyor.

Yumurta: Günde 2 yumurta kadınların günlük protein ihtiyacının 4'te
1'ini, erkeğin ise 5'te birini karşılar. A,D,E ve B vitaminleri içeren
yumurtadaki selenyum maddesi, bebeklerde sindirim sorunlarını çözer,
yetişkinleri de kansere karşı korur.

Dondurma: Günde 2 top vanilyalı dondurma yemek, insan vücudunun günlük
protein ihtiyacının yüzde 20'sini karşılar.

Salam: B vitamini, demir, sodyum ve potasyum deposudur.

MENOPOZ

Nohut: Sebze hormonu "fitoöstrojen" içerir. Bunlar östrojenin
vücuttaki etkilerini dengeler ve menopozun yarattığı etkilere karşı
korur. Sebze proteininin en zengin kaynaklarından birisidir.

Kola: Kafein vücudun yorgunluğunu alır ve konsantrasyonu sağlar.

Üzüm: İçerdiği "elajik" asit sayesinde menopozun neden olduğu kemik
erimesine karşı korur. Kandaki östrojen seviyesini yükselterek de
menopoz semptomlarını en aza indirir.

Kuru erik: Sadece iki-üç adet yemek dahi vücudun ihtiyacı olan
antioksidanları karşılar. İdrar yolları kaslarını rahatlatır. Bu da
kolon kanserine karşı korur. Demir, A vitamini, B6 vitamini ve
potasyum içerir. İçerdiği yüksek orandaki bor minerali sayesinde
menopoz dönemindeki kadınlarda östrojen seviyesini dengede tutar.

Tatlı patates: Adrenal salgılayan bezleri güçlendirerek vücuda enerji
sağlar. Fosfor, magnezyum, kalsiyum, C vitamini, potasyum ve folik
asit içerir.

ROMATİZMA

Enginar: Vücuttaki zehiri atma etkisi sayesinde başta romatizma olmak
üzere gut hastalığı ve eklem yanmasına karşı birebirdir. Folik asit ve
potasyum kemikleri güçlendirir.

Domates: C vitamini boldur.

Tahıl: İçerdiği doğal kimyasallar, romatizmanın yol açtığı eklem
yanmaları ve romatizmal ağrıları hafifletir.

Kekik: Timol adı verilen bir tür doğal yağ, vücuttaki diğer yağların
parçalanmalarını sağlar. Kekik yağı banyoda sürüldüğü zaman romatizma
ağrılarını büyük oranda azaltır.

Zencefil: Uyarıcı etkileri kan damarlarını genişletip kan dolaşımını
artırarak romatizma ağrıları ve yanmaları yok eder.

SİSTİT

Kuşkonmaz: Folik asit, C ve E vitaminleri içerir. Yenilen besinlerin
vücuttaki zehirli kalıntılarını atmayı sağlar. Karaciğer ve
böbreklerin çalışmasını kolaylaştırır, destekler. Bu nedenle
doktorlar, sistit hastalarının mutlaka kuşkonmaz yemeleri gerektiğini
söylüyor.

KANSIZLIK

Hurma: Türüne göre değişse de hurmaların birçoğu yüksek oranda demir
içerir. Besin değeri yüksek ve önemli bir enerji kaynağıdırlar.
Doğal müshil etkisine sahiptir. Kurutulmuş olanlarına göre daha yüksek
oranda su ve daha düşük kalori içerir.

İDRAR VE BÖBREK

Pancar: Böbrekleri çalıştırır. Önemli bir potasyum kaynağıdır.
Vücuttaki tuz oranını dengeler. Bu sayede böbrekler ve idrar
yollarının çalışmasını destekler.

Kavun: Orta boy bir kavunun yarısı, günlük C vitamini ihtiyacını
tamamen karşılar. A vitamini ve betakaroten içerir. Bunlar
antioksidan, yani vücudu temizleyici etkiye sahiptir. Böbrekleri
rahatlatır. Yüksek miktarda su ve düşük miktarda kalori içerir.

DİYABET

Kuru fasulye: Lif açısından zengin bir besindir. Bu da diyabet riskini
büyük oranda azaltır.İçerdiği karbonhidratları vücudun şekere
dönüştürmesi uzun sürer.

Mercimek: B vitamini, demir, kalsiyum, potasyum, fosfor ve magnezyum
içerir. Çözünebilir lif içermesi sayesinde kandaki kolesterol oranını
düşürür. Bu nedenle diyabet ve kalp hastaları için kaçınılmaz bir
besindir.

BAŞ AĞRISI

Nane: Nane çayı baş ağrılarını dindirmek için birebirdir. İçerdiği
mentol ve mentol doğal yağları sayesinde mideyi rahatlatma etkisine de
sahiptir.

Biberiye: Kimyasal içerikleri sayesinde doğal bir ağrı kesici görevi
görür.

Çikolata: Doğal antidepresan özelliği vardır. Çikolata magnezyum ve
demir içerir. Sinirleri gevşetici özelliği sayesinde baş ağrısını
dindirir.

VÜCUT SU TUTMUŞSA

Kuş üzümü: 100 gramı günlük C vitamini ihtiyacının tam 3 katını
karşılar. Antibakteriyel ve yanmayı önleyici etkileri vardır. Zengin
potasyum ve düşük tuz içeriği, dehidratasyonu olanlar için önemli bir
doğal ilaçtır.

Kabak: 100 gram kabak günlük folik asit ihtiyacının 4'te birini
karşılar. Yüksek orandaki potasyum sıvı-tuz dengesini sağlar.

Tahıl: İdrar yollarını açıcı, çalıştırıcı ve rahatlatıcı etkileri
sayesinde dehidratasyonu rahatsızlığı bulunanların mutlaka yemeleri
gerekir. Mideyi rahatlatıcı özelliği vardır.

EĞER MİDENİZ RAHATSIZSA

Tarçın: Mide yanmalarını ve kusma hissini alır.

Hindistan cevizi: Sütlü içeceklere eklendiği zaman mideyi gevşetici ve
gazını alıcı bir etki yaratır. Mide bulantılarını önler.

Lahana: Mayalanma sırasında laktik asit üretir. Bu da sindirim
sistemindeki zararlı bakterileri öldürerek sindirime yardımcı olur.

GUT (DAMLA HASTALIĞI)

Hamsi: Omega-3 yağı açısından çok zengindir. Kolesterol seviyesini
düşürür. Kanın pıhtılaşmasını önleyerek damar tıkanıklığı, kalp krizi
ve dolayısıyla da felç geçirme riskini düşürür. Haftada en az 1 kez
yemek gerekir. Kalp hastaları için bu miktar haftada 3-4 porsiyon
olmalıdır.

ADET SANCISI

Muz: İçerdiği yüksek oranda B6 vitamini sayesinde kadınların adet
dönemi sancılarını büyük oranda azaltır. Doğal bir ağrı kesici
gibidir.

Tarçın: Koli basilinin üremesini önler. Limon çayına balla birlikte
eklenerek içildiğinde hem nezlenin yol açtığı boğaz ağrılarına hem de
adet dönemi sancılarına iyi gelir.

HAMİLELİK

Enginar: Bol miktarda folik asit ve potasyum içerir. Düşük yağ oranı,
sindirimi kolaylaştırıcı etkisi, antioksidan özellikleri sayesinde
anne adayı ve bebeğin sağlığına önemli faydaları vardır.

Böğürtlen: E vitamini içerir. Vücuttaki zararlı besin atıklarının
temizlenmesini sağlar. C vitamini boldur. Cenini korur.

ÇÖLYAK HASTALIĞI

Kestane: Önemli bir enerji kaynağıdır. Kolayca sindirilebilir. Çölyak
hastaları için buğday içermeyen un kaynağı olabilir. E ve B6
vitaminleri içerir. yağ oranları düşüktür.

TİROİD

Midye: Omega-3 yağı açısından zengin bir besin kaynağıdır. İçerdiği
selenyum minerali tiroit bezlerinin normal işleyişi için gereklidir.

FELÇ

Turunçgiller: C vitamini zengini turunçgiller içerdikleri flavonoid
adlı antioksidanlar sayesinde atardamarların, kalbin zarar görmesini
önlüyor. Portakal içerdiği folik asit, kalp dostu potasyum ve kalsiyum
sayesinde sağlıklı alyuvar hücrelerinin çoğalmasına neden oluyor.

Hamsi: Kolesterolü düşüren ve kan pıhtılaşmasını önleyen Omega-3 bol
bol var.

ASTIM

Soğan: Sarımsakla birlikte enfeksiyonlarla mücadele eder. Kükürt
bileşimleri atardamarların zarar görmesini önler. Soğan; kemik
erimesine de iyi geliyor.

STRES

Mayan kökü: Antivirüs etkisi vardır. Karaciğeri korur. Adrenalin
salgılanmasını dengeler. Stresle başa çıkabilmek için gerekli olan
kortizol hormonunu salgılatır.

ÜLSER

Lahana: Ülseri olan kişiler için tonik, yani mideyi temizleyici etki
yaratır. Yüksek oranda C vitamini içerir. Kırmızılâhana vücutta
antioksidan özelliğe sahip A vitamini içerir. Kanseri önleyici etkiye
sahiptir.Çiğ olarak salatalara katılması tavsiye edilir.

KEMİK ERİMESİ

Kayısı: Yüksek oranda kalsiyum ve magnezyum içerir.

Süt: Kalsiyum, protein, B2-A-E-D vitaminleri, folik asit, fosfor ve
demir kaynağıdır. Kalsiyum, D vitamini ve fosfor ile birlikte
kemikleri ve dişleri güçlendirmek için çalışır. Bunların eksikliği
kemikleri eritir.

ARAÇ TUTMASI

Zencefil: Sindirime yardımcı olur. Mide bulantısını giderir.
Enerjinizi artırır. Seyahatin ve otomobilde uzun süre gitmenin yol
açtığı bulantı ve rahatsızlıkları azaltır.

CİLT SORUNLARI

Papatya: Bitkisel yağ ve kimyasallar içerir. Çay olarak içildiğinde
sindirime yardımcı olur, karın ağrılarını dindirir. Sıcak bir banyonun
ardından hazırlanacak papatya çayı torbaları, egzamanın neden olduğu
kaşıntı ve yanmaları alır.

Acı pul biber: Portakaldan 3 kat daha fazla oranda C vitamini içerir.
Capsantin adlı kimyasal madde zona hastalığının neden olduğu ağrıları
dindirmek için yapılan kremlerde kullanılır.

Portakal suyu: Bir bardak portakal suyu günlük C vitamini
ihtiyacınızın tamamını karşılar. İçindeki potasyum vücudun su
dengesini korur; cildin kurumasını, kırışıklıkların meydana gelmesi
önler.

Portakal yağı:Susam yağıyla karıştırılarak kullanıldığında iyi bir
cilt yağı elde edilir.Ayrıca;selüloitli bölgelere portakal yağıyla
masaj yapılması tavsiye edilir.

LAKTOZ DAYANIKSIZLIĞI

Badem: Yüksek oranda kalsiyum, magnezyum, potasyum, fosfor, E
vitamini, B2 vitamini, antioksidan içerir. Bu nedenle laktoz (süt
şekeri) dayanıksızlığı bulunan ve günlük gıdalar yiyemeyen kişiler
için badem ideal bir besin kaynağıdır.

KALP

Bezelye: Haftada 10 porsiyon domatesli bezelye yemeği yiyen bir
erkeğin, yemeyene oranla prostat kanserine yakalanma riski yüzde 35
daha az. B vitamini ve protein deposu olan bezelye, kalp için de çok
önemli.

Kepekli Ekmek: Kalp hastalıklarıyla bağırsak kanseri için
faydalıdır.Günde 12 gramdan fazlası kişiye göre zararlı olabilir.

Kiraz: 100 gramında 40 kalori bulunuyor. İçerdiği ellegic asit, vücudu
kansere karşı korurken,kiraz kalp damarlarındaki normal bir kan
dolaşımını sağlar. Çok kiraz yenmesi, gut hastalığına yakalanma
riskini de düşürür.Günde 20 kiraz yemek 1 aspirin yerine geçiyor.

Çikolata: E vitamini, magnezyum ve demir; kalp hastalıklarına
yakalanma riskini düşürür. Günde en fazla 1 çikolata yiyin.

Elma: Günde 5 adet yiyin.

Mısır Gevreği: Günde 1 tabak yeterli.

Salatalık: Diyet yapanların en büyük yardımcısı olan salatalık,
kolesterolü düşürür. Kalbi güçlendirir. Unutmadan ekleyelim. Salatayı
soymadan yiyin. Çünkü kalbi kuvvetlendiren madde, kabuğu ile derisi
arasında bulunuyor.

Yumurta: Tüm yiyecekler içinde en kaliteli proteini içerir. En önemli
özelliği, kolesterol oranını düzenleyen lesitin maddesi içermesi.
Tavada az yağda pişirilmiş yumurtayı tavsiye ederiz.

Sarımsak: Mutfağınızdan eksik etmeyin. En az 1000 doğal tedavide
kullanan sarımsak, sindirim sisteminden, kansere, kan dolaşımından
kalp hastalıklarına kadar her şeye yaralı. Ancak hamileler dikkat
olmalı. Aşırı sarımsak da kalp yanmaları ve çarpıntılarına yol açar.
Günde bir diş yeter.

Humus: E vitamini zengini humus, kanda kolesterol oranını da ayarlar.

Kavun: Bir kavunun yarısı insan vücudunun günlük C vitamininin
ihtiyacının tamamını, A vitaminin de yüzde 15'ini karşılar. Kavun,
kalp ve böbrek hastalarının diyetlerinde sıkça kullanılan bir
meyvedir.

Süt:Tam bir kalsiyum, protein, folik asit, A, E ve D vitaminleriyle
fosfor deposu. Çocuk ve genç ve hamilelerin günde en az yarım litre
süt içmesi tavsiye ediliyor.

Şeftali: Bir şeftali, günlük C vitamini ihtiyacınızın yarısını
karşılar. Sindirimi kolay olan meyvanın koyu renklilerini tercih edin.
Çünkü kabuğuna renk veren betakarotene maddesi, kalp ve kansere karşı
faydalıdır.

Pirinç: E ve B12 dışında tüm B vitaminleri ve potasyum içerir.
Özellikle kolon ve bağırsak kanserlerine karşı faydalıdır.Kolesterolü
düşürdüğünden kalbe iyi gelir.

Tuz: Vücuttaki kan dolaşımını ve sinir sistemini düzenler. Mide
kanseri, kemik erimesi, kalp sorunlarına bire birdir. İngiliz Sağlık
Bakanlığı, halkına günde 9 gram tuzun kafi olduğunu, aşırısının vücuda
zarar vereceğini açıkladı.

Çay: Günde 2 bardak içilen çayla, 4 elma, 5 soğan, 7 portakal yemiş
gibi kalp dostu antioksidan madde almış olursunuz. İngilizler,
özellikle çocukların haftada en az 6 bardak sütlü çay içmesini
öneriyor.

Ton Balığı: Kolesterol ve tansiyonu düzenler. Anemi hastalığına karşı
D ve B12 vitamini içerir. Birçok kansere karşı vücudu içerdiği
nikotinik asitle korur. Bir konserve ton balığı vücudun D vitamini
ihtiyacının tamamını karşılıyor.

Hindi Eti: 125 gramı, vücudun günlük folik asit ihtiyacını karşılar.
Folik asit, kan hücrelerinin yenilenmesine yardımcı olur.

Karpuz: Bir dilimiyle günlük C vitamini ihtiyacınızın %80'nini
karşılarsınız. İçerdiği potasyum, kan dolaşımını sağlar.

KANSER

Kayısı: Antioksidan olan betakaroten açısından zengindir. Hücrelere ve
dokulara zarar veren moleküllerin etkisini ortadan kaldırarak kansere
karşı koruyucu etkisi vardır. Lifli olduğu için bağırsakları
koruyucudur.

Tahıllar: Arpa, mısır, buğday, yulaf gibi tahıllar B ve E vitamini,
potasyum ve kalsiyum içerir. Kanserojen maddelerin vücuttan atılması
sürecini hızlandırır. Tahıl ağırlıklı bir beslenme rejimi, bağırsak
kanseri riskini yarı yarıya azaltıyor.

Fasulye: Fasulye, C vitamini ve betakaroten gibi kalp hastalığı ve
kanseri önleyen antioksidanlar açısından zengindir. B vitamini de seks
hormonlarını kuvvetlendirir.

Pancar: Demir ve folik asit açısından zengin olan pancar eski çağladan
beri kan hastalıklarının tedavisinde kullanılmaktadır. Amerikalı
uzmanlar pancar suyunun sarılık tedavisinde de etkili olduğunu
belirtiyor.

Lahana: Kanserli hücrelerin çoğalmasını önleyen karoten maddesi
içerir.

Havuç: Tam 40 araştırma havuç tüketimi arttıkça kanser riskinin
azaldığını ortaya koymuştur. Bunun temel nedeni betakaroten, C ve E
vitaminleri gibi antioksidanlar açısından zengin oluşudur.

Nohut: Yağ düzeyi düşük olan ve kolesterol içermeyen nohut kalsiyum,
magnezyum, fosfor, potasyum, bakır, manganez, betakaroten ve folik
asit açısından zengindir. Göğüs kanserine karşı korur.

İncir: Potasyum, demir ve kalsiyum içerir. Sindirim sistemine yardımcı
olur. Eski çağlarda kanserli hücrelerin tedavisinde kullanılan incir,
modern tıp tarafından da kansere karşı koruyucu olarak öneriliyor.

Sarımsak: Bağışıklık sistemini güçlendirdiği ve kansere, yüksek
kolesterole, kalp ve dolaşım sistemi hastalıklarına karşı koruyucu
etkisi vardır.

Fındık: Kalp krizine karşı koruyucu olan E vitamini açısından en
zengin besinlerin başında gelir. Her gün yenilen bir avuç fındık
kansere ve kırışıklıklara karşı koruyucudur.

Mercimek: B vitamini, demir, kalsiyum, magnezyum, fosfor ve potasyum
içerir. Lifli özelliği kandaki kolesterol oranını düşürür, şeker ve
kalp hastaları için yararlıdır.

Zeytinyağı: İçindeki omega yağ asitleri, kandaki kolesterol düzeyini
dengede tutar. Antioksidan özelliği olan E vitamini açısından da
zengindir. Bu sayede kalp krizi, felç, kanser ve erken yaşlanmaya
karşı beyni koruyucu etkiye sahiptir.

Soğan: Bağışıklık sistemini güçlendirir. İçerdiği allicin ve sülfür;
mide ve bağırsak kanserine karşı koruyucu etkiye sahiptir. Son
araştırmalar kemik erimesine karşı, peynir ve sütten daha etkili
olduğunu göstermiştir.

Şeftali: Teki bile insanın C vitamini ihtiyacının yüzde 50,sini
karşılayabilir. Sindirimi kolaydır. Kansere ve kalp krizine karşı
koruyucu olan betakaroten açısından da zengindir. Bir tanesinde 33
kalori vardır.

Pirinç: Pirinç mükemmel bir enerji kaynağıdır. E ve B vitaminleri
açısından zengindir. Bağırsak kanserine karşı koruyucu olan pirinç,
kolesterolü düşürerek kalp krizi riskini de azaltır.

Çilek: Kolesterol düzeyini düşürür ve sindirim sistemini düzenler.
Ellegic asit adı verilen kansersavan bir maddeyi de içerir.

Domates: Likopen açısından zengin ender bitkilerden biridir. Likopen,
pankreas gibi çeşitli kanser hastalıklarını önleme konusunda hayati
önemdedir. C vitamini açısından zengindir ve bağışıklık sistemini
kuvvetlendirir. Lifli bir besin olması da bağırsak kanseri riskini
azaltır.

GÖZ

Mısır: Zeaksantin adlı bir bitkisel bileşim içerir.Bu madde yaşa bağlı
olarak gelişen görme bozukluklarını azaltır.

Ispanak: Antioksidan özelliği taşıyan A vitaminine dönüşen betakaroten
içerir. Sağlıklı gözler için gereklidir. Katarakt ve diğer göz
tabakalarının bozulmasına karşı lutein maddesi de içerir.Pişirdikten
sonra hemen tüketin; beklemesi halinde içindeki yararlı maddeler
toksik maddelere dönüşebilir.

BAĞIRSAK

Elma: Protein, vitamin ve doğal kimyasallar sayesinde sindirime
yardımcı olur. Sindirimi kolaylaştırır. Bağırsak sorunları çeken
kişiler için dengeleyici ve normalleştirici besin olarak nitelenirler.

Vücudumuz Hakkında...

İnsan vücudunda yaklaşık 100 trilyon hücre vardır. Her dakika bunlardan 300 milyonu ölür.

Eğer sürekli olarak yenilenmeselerdi, bütün hücreler 330 gün içinde ölecekti.

Su, vücudun %69'unu teşkil eder. Normal bir insanda yaklaşık 47 litre su vardır.

Teneffüs, terleme ve boşaltım ile her gün 2.4 litre su kaybedilir.>Su, vücuttaki çoğu dokunun %20 ile %80'ini ,beyin dokusunun ise %85'ini>oluşturur.

Eğer 73 kilogramlık bir insanın vücudundaki suyun tamamı çıkarılacak olsaydı, geriye sadece 29 kilogramlık bir vücut kalacaktı.

Su dışında vücutta birçok madde daha mevcuttur.

Mesela normal bir vücutta,küçük bir sundurmayı yıkayacak kadar sönmüş kireç, 7 büyük sabun kalıbı yapacak kadar yağ, orta boy bir kavanozu dolduracak kadar şeker,

6 tuzluğu dolduracak kadar tuz, 9 bin kurşun kalem yapacak kadar karbon(13kg), 2 bin 2 yüz tane kibrit yapacak kadar fosfor, 25 milimetrelik bir çivi yapacak kadar demir, bir kaşık sülfür ve 30 gram diğer metaller bulunur.

9 Şubat 2009 Pazartesi

7 Şubat 2009 Cumartesi

Erciyes-Ürgüp-Göreme






Erciyes kışın bir başka güzeldir.Adeta sizi kendinize çekiyor.





Başka bir gezegen gibi Persçe'de Güzel Atlar Ülkesi demek olan Kapadokya sanki bu dünyaya ait değil gibi. Adeta fantastik bir heykeltıraşın elinden çıkmış bir hayal dünyası.





Kapadokya öyle bir yer ki kendini dünyadan başka bir yerde hissediyorsun. Kendinizi orada yalnız hissetmezsiniz.






1 Şubat 2009 Pazar

HAYAT KURTARAN BESİN MADDELERİ



ÇAY:

Kanseri engelliyor

Siyah veya yeşil olsun, çayın her türü kanser riskinin azaltılmasında etkili bir rol oynuyor. Çay, kadınlarda rahim kanserine yakalanma riskini yüzde 50 azaltıyor. Göğüs kanseri içinse bu oran yüzde 60'a kadar çıkıyor. Çay ayrıca Alzheimer ve kalp krizine karşı vücudu koruyor.

ZEYTİNYAĞI:

Zeytinyağı kanser riskini azaltıyor. Günde 25 ml. zeytinyağı alanların idrarlarında, hücrelere zarar veren '8oxodG'adlı maddenin seviyesinin azaldığını ortaya çıkardı. Zeytinyağı kanserin yanısıra iyi kolesterol (HDL) oranın artmasını sağlayarak kalbi koruyor. 1 çorba kaşığı zeytin yağında 120 kalori bulunuyor. Bu nedenle günde 6 çorba kaşığını geçmeyin.

SEBZE ÇORBASI:

Doyurucu ancak kalorisiz bir yiyecek olduğu için özellikle kilo vermek isteyenlerin bir numaralı tercihi. Ayrıca, özellikle sebze çorbası sodyum bakımından zengin. Bir kâse sebze çorbasında 500 miligram sodyum bulunuyor. Sodyum, sinir sistemi ve kasların düzenli olarak çalışmasını sağlıyor. Ayrıca vücuttaki sıvı miktarının dengesini düzenliyor. Ancak günde 1500 miligramdan fazla sodyum tansiyon ve kalp rahatsızlıkları konusunda tam bir ters etki yaratıyor.

PATATES:

Patatesi haşlayın

Antioksidanlar yönünden çok zengin. Amerikan Tarım Dairesi'ne göre en yararlı 100 besinler arasında 17'nci sırada yer alıyor. Akciğer kanseri, diyabet ve kalp krizine karşı koruyor. Ancak patatesi kızartmak yerine, yağsız bir şekilde haşladıktan veya fırında pişirdikten sonra yemeyi tercih edin.

TARÇIN:

Sinirleri rahatlatıyor

Her yemekten sonra içinde bir miktar tarçın bulunan bir tatlı yemeyi unutmayın. Tatlı yemek istemiyorsanız, küçük bir çay kaşığı dolusu tarçını doğrudan suya ekleyerek içebilirsiniz. Tarçın kan şekerini düzenliyor, ayrıca sinir sistemini rahatlatıyor. Öte yandan köri baharatının içinde bulunan Tumerik adlı maddenin eklem iltihabını ve romatizmayı önlediğini unutmayın.

KAHVE:

Diyabeti önlüyor

Günde iki fincan kahve, özellikle orta yaşlardan sonra görülen Parkinson ve Tip–2 diyabete karşı vücudu koruyor. Kahvede bulunan kafein maddesi, diyabete yakalanma riskini yüzde 35 azaltıyor. Ayrıca ağrı kesici özelliği de bulunuyor. Ancak kahveyi mutlaka kalsiyum deposu olan sütle için. Böylece kafeinin kemikleri zayıflatmasını engellemiş olursunuz.

BADEM:

Kalbi koruyor

Her gün, bir çay fincanın yarısını dolduracak miktarda, yani 30 gram badem yemeyi ihmal etmeyin. Omega–3 asitli yağları açısından oldukça zengin bir besin olan badem, kandaki kötü kolesterol (LDL) oranını yüzde 4,4 oranında düşürüyor. Badem böylece damar tıkanıklıklarını önleyerek, dolaşım sisteminin düzenli olarak çalışmasını sağlıyor; kalbi koruyor.